29 Ekim 2007 Pazartesi

Kartallar

Kartalların hem yerden havalanıp uçabilecek kadar hafif olmaları, hem de avlarını yakaladıklarında rahatlıkla taşıyabilecek kadar güçlü olmaları gerekir. Bir kel kartalın 7000'den fazla tüyü vardır, fakat hepsini biraraya koyduğunuzda bütün tüylerinin ağırlığı yaklaşık 500 gram tutar. Ayrıca vücutlarının daha hafif olabilmesi için, kemiklerinin içi de boştur. Bu kemiklerin birçok yerinde havadan başka birşey yoktur. Bir kel kartalın tüm iskeletinin ağırlığı 272 gramdan sadece biraz fazladır.
ZooBooks, April 1993, Vol.10, N.7

Kuşların uçuşu evrim teorisi adına tam bir açmazdır. Evrim Teorisinin iddiasına göre tüm canlılar ortak atadan gelirler. Bu yüzden kuşlar da kara canlılarından evrimleşmiş olmalıdırlar. Ancak bir kara canlısının yerden havalanarak gökte süzülmesini bir kaç küçük tesadüfle açıklamak mümkün değildir. Sayısız farklı özellik bir araya gelmelidir ve bunların hepsi aynı anda oluşmalıdır. Zira yine evrim teorisine göre kullanılmayan organlar körelirler ve tek bir özelliği bile eksik olan bir kuş uçamayacağı için, teoriye göre zaman içinde diğer özelliklerini de yitirmelidir.
Oysa örneğin içi boş kemikler bir kuş için elzem iken bir kara canlısı için son derece tehlikeli olabilir. Bu kemiklerin daha kırılgan ve narin olacakları açıktır. Yetişkin bir kartalın vücudunu yanlızca 272 gram ağırlığında kemiklerle desteklemek, kara şartlarında sık sık yaralanmasına sebep olabilir. Kuşların buna benzer daha birçok özellikleri bir kara canlısı olmaları durumunda onların son derece aleyhine olacaktır.
Bi kartalın anatomik yapısı dahi açıkça göstermektedir ki, bir kuşun uçabilmesi için, tüm özellikleri ile birlikte eksiksiz ve mükemmel olarak bir anda yaratılması gerekmektedır. Tüm kuşları yaratan, Alemlerin Rabbi olan Allah’tır.

10/4- Sizin tümünüzün dönüşü O'nadır. Allah'ın va'di bir gerçektir. İman edip salih amellerde bulunanlara, adaletle karşılık vermek için yaratmayı başlatan, sonra onu iade edecek olan O'dur. İnkâr edenler ise, küfürleri dolayısıyla, onlar için kaynar sudan bir içki ve acı bir azab vardır.

27 Ekim 2007 Cumartesi

Crayola Çekirgeleri

Crayola çekirgesinin vücudunda bulunan çeşitli renkler avcıların dikkatini çeker. Böcek neden böyle göşterişli bir yapı sergilemektedir? Bu çekirgenin vücudundaki kimyasal maddeler tadının çok kötü olmasına yol açar. Dikkat çekici renkleri de bir kere Crayola'nın tadına bakmış olan şanssız hayvanlara bir başka teşebbüsün de tatsız olacağını hatırlatır.
International Wild Life, May-June, 1998, s.24

Crayola çekirgesinin ilginç savunma sistemi de evrim teorisini tam bir açmaza sokacak niteliktedir. Zira evrim teorisinin sözde prensibi son derece ilkeldir. Hızlı koşan kurtlur veya iyi saklanan kurtulur. Ancak Crayola çekirgesi gibi düşmanının dikkatini çekerek ona bir tadımlık yem olan fakat bu yolla türünün diğer bireylerini koruyan bir yapı, evrim tarafından açıklanamaz. Eğer ilk Crayola çekirgesi, sözde bir tesadüfle mutasyon geçirip canlı renkli bir yapıya kavuşsa, derhal yem olup neslini devam ettiremeyecektir. Bu bir grup çekirge için de geçerlidir. Ancak tüm bir tür bütün bireyleri ile aynı anda bu şekilde yaratılmalıdır ki, bu savunma mekanizması işe yarasın. Kaldı ki göz ardı edilmemesi gereken diğer bir husus, bu renkli çekirgelerin aynı anda son derece kötü bir tada da sahip olmaları gerektiğidir. Aksi takdirde parlak renkli ve leziz bir av olarak çok kısa bir ömre sahip olurlar. Crayola çekirgelerinin acı tadları ve parlak renkleri, tüm canlıların eksiksiz ve mükemmel olarak Alemlerin Rabbi olan Allah tarafından yaratıldıklarını anlamak için yeterlidir.

3/47- "Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona "ol" der, o da hemen oluverir."

Kök ve Filizin Büyüme Yönünün Önemi

Kök ve filizin büyüme yönünün önemi, tohum toprak yüzeyine doğal olarak düşmüş olsa da, bir çiftçi tarafından toprağın altına ekilmiş veya oradan geçen hayvanların ayaklarıyla taşınmış olsa da değişmez. Tohum -toprağın birkaç santimetre altındayken de- yönü ne olursa olsun kökün ve filizin ucu her zaman dikey olarak büyür. Tohumdan çıkan ilk kök ve filiz oldukça karmaşık yerçekimine ve ısıya duyarlı yol gösterici sistemlerle donanmışlardır. Topraktan çıkan filiz kendini bazen büyük bir bitkinin gölgesi altında veya bir kayanın dibinde bulabilir. Bu durumda büyümeye devam ederse, güneş ışığını alamayacağından fotosentez yapması zorlaşacaktır veya kayaya çarpacağından filizinin ucu zarar görecektir. Eğer filiz, yeryüzüne çıktığında kendini böyle bir ortamda bulursa, hemen ışığa ve yerçekimine duyarlı sistemler devreye girer ve bitki ışık kaynağına doğru büyüme yönünü değiştirir.
Malcolm Wilkins, Plant Watching, s.9

Evrim Teorisi, türler arasında varolduğunu iddia ettiği geçişi kanıtlamaktan çok uzaktır. Örneğin sözde evrim teorisine göre, yer altında kökleri olan ilk bitkinin evrimleşmesi, onun yanlızca bir tesadüf sonucu bir kök salma özelliği kazanması ile mümkün olmayacaktır. Bu köklerin etkin olabilmesi için pekçok özelliğe sahip olması gerekmektedir. Yön bulma bunlardan yanlızca biridir. Bitkinin kök hücrelerinin uçları her zaman toprağın altına doğru ilerlemelidir. Bunu beceremeden evrimleşen bu ilk bitki yaşamını sürdüremeyecek ve yok olacaktır. Aynı şekilde gövdeyi oluşturacak filiz de doğru tarafa yönelmeli, yeryüzüne çıkığında da ne yönde büyümeye devam etmesi gerektiğini bilmelidir. Aksi takdirde bitkisel fonksiyonlarını yerine getiremeyecektir. En basit bir örnek dahi açıkça göstermektedir ki canlılar son derece karmaşık özellikleri ile varlıklarını bir bütün olarak sürdürmektedirler ve bunlar uzun sürelere yayılmış küçük değişikliklerle zaman içinde birbirlerine dönüşemezler.
Tüm canlılar varoldukları şekilleri ile eksiksiz ve mükemmel olarak Alemlerin Rabbi olan Allah tarafında yaratılmışlardır.

2/164- Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.

17 Ekim 2007 Çarşamba

Quetzal

Quetzallar Orta Amerika'nın yağmur ormanlarının en gösterişli kuşlarıdır. Bu kuşu bu kadar gösterişli kılan şüphesiz yaklaşık 1 m.'yi bulan parlak yeşil renkli kuyruğudur. Bu kuyruk özellikle erkeğin dişiyi etkilmesi için kullanılmaktadır. Bunlar yuvalarını yerden 1 m. ila 100 m. arasındaki yüksekliklerde ölü ağaçların herhangi bir yerine yapabilmektedirler. Yuva çok büyük olmadığından eğer aileye bir yavru katılmışsa yuvada sadece yavru kuş kalır ve ebeveyn kuşlar yuvanın dışından yavruyu beslerler.
National Geographic, June 1998, s.41

Kuşlarda bulunan sonderece canlı renkli tüyler ve bunların renk uyumları evrim teorisinin önemli çıkmazlarından biridir. Teorinin müellifi Charles Darwin, tavus kuşunun tüylerinin kendisini son derece rahatsız ettiğini söylemektedir. Zira evrim teorisinin mantığına göre, bir canlının bu denli önemli bir estetik gelişime ihtiyaç duyması imkansızdır. Şayet bu onların çiftleşme açısından avantaj sağlamalarına yarıyorsa bu durumda dişi tavus kuşlarının son derece üstün bir sanat ve estetik anlayışının olduğunu kabul etmek gerekir.
Quetzal için de aynı durum geçerlidir. Bir metreyi bulan bir kuyruk, bir kuş için gerçekte çok önemli bir problemdir. Hareket kabiliyetini son derece kısıtlar ve düşmanlarına karşı korunmada önemli bir dezavantaj sağlar. Ancak tüm canlıları yaratan Allah, bu kuşları da bulundukları ortama en uygun şekilde eksiksiz ve mükemmel olarak yaratmıştır.

2/21- Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız.

10 Ekim 2007 Çarşamba

Kuşların Tüylerini Bakterilerden Arındırması

Karıncaların ve bazı böceklerin antibiyotik bir madde salgılayan bezleri vardır. Böcekler düzenli olarak vücutları üzerine bu maddeleri sürerek yuvalarında bakteri ve mantar oluşumunu engellerler. Kuşlar ise karıncalar gibi kimyasal maddeler salgılayamazlar; bu nedenle karıncaları birer temizlik malzemesi olarak kullanırlar. Karıncaların formik asitleri parazitlere karşı oldukça etkilidir. Bu nedenle kuşlar, sıklıkla karınca tepelerinin üzerine uzanır ve karıncaların tüylerine gelmesini beklerler.
International Wild Life, March-April 1998, s.14

Canlılar sıklıkla harıka denebilecek davranışlar gösterirler. Bu davranışlar bazen teknolojik bir altyapı ve bilgi birikimi gerektirmekte, bazen de uzun süreli ve akılcı bir gözleme ihtiyaç göstermektedir.
Kuşların, tüylerinde oluşan bakterilerden kurtulmak için karıncaların ürettiği formik asitten faydalanmaları buna bir örnektir. Bu yazıyı okuyana kadarö karıncaların böyle bir özelliği olduğunu belki de pek çoğumuz bilmiyorduk. Ancak kuşlar varldukları günden beri, hiç değiştirmeden bu davranış şekillerini sürdürmektedirler.
Evrim teorisi hayvanlardaki bu davranış şekillerini içgüdü olarak açıklamaktadır. Oysa şüphesiz içgüdü bir açıklama değil, konmuş bir isimdir. Bir kuşun böyle bir bilgiye tesadüfen oluşması beklenemez. Karınca yuvasının yanına yattığında, tüylerindeki bakterilerden kurtulduğunu bir kuş gözlemleyemez. Bu ancak akılcı ve bilimsel bir araştırma ve gözlem sonucu tespit edilebilir. Bir kuşn böyle bir akıl gösterdiğini varsaysak, aradan geçen yüzlerce milyon yıl sonunda kuşların tıp alanında daha da ilerlemeleri yeni buluşlar yapmaları gerekir ve beklenmelidir.
Oysa tüm kuşlar yaratıldıkları günden itibaren tüylerindeki bakterilerden Allah’ın kendilerine ilham ettiği bu yol ile kurtulmaktadırlar. Sadece bu örnek dahi, tüm canlıların eksiksiz ve mükemmel olarak Alemlerin Rabbi olan Allah tarafından yaratıldıklarının bir delilidir.

2/29- Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herşeyi bilendir.

9 Ekim 2007 Salı

Gerbil

Çöllerde hayatta kalmanın en büyük sırrı suyu idareli kullanmayı başarabilmektir. Suyu idareli kullanmanın bir yolu da zamanını yerin altında geçiren canlılarda olduğu gibi nefesini iyi kullanmaktır. Bu canlıların nefes alıp vermesi yuvalarında nemli bir ortam oluşturur. Bu sayede vücut yoluyla su kaybı en aza indirgenmiş olur. Afrika'nın çöllerinde yaşayan Gerbil (arka bacakları uzun olan, tüylü kuyruklu, ufak bir hayvan) bu nemi çok iyi kullanır. Gerbiller uyurlarken yuvalarına kuru tohumlar koyarlar. Bu tohumlar havadaki nemi emer ve Gerbiller uyandıklarında bunları yiyerek, gündüz nefesleriyle kaybettikleri suyun bir kısmını geri kazanmış olurlar.
Michael Scott, The Young Oxford Book of Ecology, s.92

Çöllerde yaşayan canlıların pek çoğu güdüzleri yerin altındaki yuvalarında uyuyarak geçirirler. Bu sayede hem aşırı sıcaktan korunurlar, hem de su kaybını engellerler. Gece yiyecek bulmaya çıktıklarında ise hava serinlemiş ve su kaybı en aza inmiştir.
Gerbillerin yiyecek olarak kullandıkları tohumlar. Çöl ortamında tamamen kuru durumdadırlar. Yani hayvanın bu tohumlardan su elde etme imkanı yoktur. Bunun dışında içme suyu bulması da mümkün değildir. Ancak gerbiller şaşırtıcı bir davranış sergileyerek su ihtiyaçlarını gidermektedirler. Gece boyunca buldukları bu tohumları yememekte, bunlaı yuvalarına taşıyarak ertesi güne saklamaktadırlar. Böylece tohumlar, gündüz boyunca hayvanın nefesi ile kaybettiği su buharını bünyesinde toplamakta, hayvan bu tohumları gün sonunda uyanıp yediğinde kaybettiği suyu geri kazanmaktadır.
Bir canlı beslenmek için çıktığında kendisinden beklenen bulduğu besinleri o anda tüketmesidir. Karnı aç olduğu halde bunları yemeyerek ertesi güne saklaması ve bu sayede nefesi yolu ile kaybettiği suyu geri kazanması fare boyunda bir canlıdan beklenecek bir akılcılık değildir. Bu tecrübe ile kazanılacak bir davranış şekli de değildir. Canlılarda hayatlarının devamını sağlayacak çok önemli akılcı davranışların görülmesi, onların bu davranış şekilleri ile birlikte yaratıldıklarının bir delilidir. Bu akılcı davranış şeklinin hayvanın kendi kabiliyeti olduğunu düşünürsek, aynı aklı kullanarak çok daha ileri buluşlar yapmalarını beklemek durumunda kalırız ki doğada durum böyle gelişmemektedir.
Bir gerbilin gösterdiği bu akılcı davranış. Onun da tüm diüer canlılar gibi eksiksiz ve mükemmel olark Alemlerin Rabbi olan Allah tarafından yaratıldığının bir delilidir.

44/38- Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları bir ‘oyun ve oyalanma konusu’ olsun diye yaratmadık.

4 Ekim 2007 Perşembe

Kuşlarda Taklit Yolu İle Savunma

Bazı hayvanlar düşmanlarını yanıltmak için seslerini çeşitli şekillerde kullanırlar. Örneğin ağaç deliklerinde yuva yapan birçok kuş rahatsız edildiğinde bir yılan gibi tıslar. Yuvaya saldıran yırtıcı hayvanlar da, delikte muhtemelen bir yılan olduğunu düşünerek bu deliği kurcalamazlar. Küçük tırtıllardan bazıları da tehlike hissettikleri anda tıslarlar ve vücutlarındaki sahte göz beneklerini şişirirler.
Jill Bailey, Mimicry and Camouflage, s.50

Canlılarda taklit etme kabiliyeti sık rastlanan bir özelliktir. Bir canlı bir başkasını taklit ederek bazen kendini korumakta, bazen ise bu yolla avlanmaktadır. Oysa evrim teırisinin, canlıların varoluşunu açıkladığını iddia ettiği mekanizmaya göre böyle bir durum imkansızdır.
Kuşların da yılan gibi tıslayarak kendilerini ve yavrularını tehlikelere karşı koruması, buna güzel bir örnektir. Evrim teorisinin iddiasına göre kuşlar bu özelliği tesadüfen kazanmış olmalıdır. Yani düşmanları yuvalarına yaklaştığında tıslamaları tesadüfen kazanılmış bir davranı biçimi olmalı ve bu kabiliyetleri onların hayatta kalmalarını sağlamalıdır.
Teorinin mantığına göre, tıslamasını sağlayacak gırtlak yapısına tesadüfen kavuşan ilk kuş bu özelliğinin yanı sıra daha pek çok özelliğe de sahip olmalıdır. Örneğin yılanları iyi tanımalı, onların çıkardıkları sesleri tespit etmelidir. Yuvasına yaklaşan canlıların yılanlardan korkacaklarını bilecek kadar bir dünya görüşü ve hayat tecrübesine sahip olmalıdır. Daha sonra da, gelen düşmandan kaçmak yerine bu sesi çıkartarak onu kaçırtacak, bu sayede yavrularını da kurtaracak bir yüreğe ve cesarete sahip olmalıdır. Son olarak da, bu uygulama esnasında kesinlikle düşmanına görünmeyecek, yuvanın içinde sinip kendini belli etmeyecek kadar zeki olmalıdır. Aksi takdirde saldırgan, sesin bir kuştan çıktığını anlayacaktır.
Bir tek kuşun bütün bu özelliklere sahip olduğunu düşünmek şüphesiz akılsızlık olur. Kaldı ki kuşlar bu tür bir savunma yeteneğine sahip olmadan evvel yuvalaını nasıl koruduklarını ve hayatta kalmayı başardıklarını anlatacak bir mekanizma da yoktur.
Kuşların ılan taklidi yaparak yuvalarını korumaları dahi açıkça göstermektedir ki, tüm canlılar, sahip oldukları tüm özellikleri ile birlikte Alemların Rabbi olan Allah tarafından eksiksiz ve mükemmel olark yaratılmışlardır.

36/36- Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) yücedir.

1 Ekim 2007 Pazartesi

Örümcek Ağının Telleri

Mikroskop altında örümcek ağının telleri pürüzsüz bir görünüm sergiler. Ancak liflerin dış katmanları soyulup bir çözücüyle yumuşatıldığında her bir telin yapay liflere taş çıkartan karmaşıklıkta bir yapıya sahip olduğu görülür. Lifin çekirdeği "nanofibril" adı verilen ortak merkezli minik ipliklerle çevrilidir. Bu nanofibriller kimi katmanlarda lifin ekseni yönünde yer almalarına karşın, kimilerinde sarmal bir merdiven gibi lifin çevresini sararlar. Böylesi bir düzen büyük miktarlarda enerjinin emilmesine yardımcı olur.
New Scientist, April 24, 1999

Örümcek ağı mucizevi bir yapıdır. Örümceğin cinsine ve avlanma tekniklerine bağlı olarak çok farklı ağ tipleri bulunmaktadır. Örümcek bunu büyük bir başarıyla örmekte, gerektiğinde onarmakta, diğer canlılar buna yakalanırken kendisi büyük bir titizlikle üzerinde yürüyebilmektedir.
Ağı oluşturan ip ise bundan daha da mükemmeldir. Örümceğin salgıladığı bir sıvının hava ile teması sonucu katılaşması ile meydana gelen bu ip kendi kalınlığında çelik ile kıyaslandığında defalarca daha sağlamdır. Üstelik son derece esnektir. Bu esnekliğini, ancak son derece gelişmiş teknoloji ile üretilen ipliklere benzeyen yapısı sayesinde kazanmaktadır. Merkezdeki bir kaskam etrafına ters iki yönde sarılan sarmal elyaflar sayesinde hem çok güçlü hem de çok esnek bir yapıya kavuşmaktadır.
Fakat nasıl olup da örümceğin karnından püskürttüğü bu sıvının havada en gelişmiş büküm teknolojisi ile üretildiğini evrim teorisi savunucuları gibi tesadüflerle açıklamak imkansızdır. Aynı mantıkö bugünkü iplik üreten sanayi tesislerinin de tesadüfler sonucunda oluştuğunu savunabilmelidir. Oysa sanayi tesisleri çok büyük bilgi birikimleri ve emek ile kurulabilmektedir. Bugün bürü böyle bir fabrikanın tesadüfen varolduğunu söylese muhakkak aklından şüphe edilecektir. Bunun uzun zaman içinde küçük tesadüfler sonucu yavaş yavaş oluştuğunu iddia etse daha da saçma bir açıklama olacaktır. Oysa evrim teorisi savunucuları örümcekleri gibi tüm canlıların tesadüfler sonucu ortaya çıktığını iddia etmektedirler.
Tek bir örümcek dahi açıkça gösternektedir ki tüm canlılar Alemlerin Rabbi olan Allah tarafından eksiksiz ve mükemmel olarak yaratılmışlardır.

26/184- "Sizi ve önceki yaratılmışları yaratandan sakının”.